Yıllardır Ruhun Doysun’da ele aldığımız bir konu dönüşüm. Her geçen gün yeni gelişmelerin olduğu bir alan aynı zamanda. Geri dönüşüm, ileri dönüşüm ve aşağı dönüşüm nedir, nasıl gelişmeler var ve tabii ki bizler neler yapabiliriz, hepsi bu yazıda.
Geri dönüşümün ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Yine de hatırlamak gerekirse geri dönüşüm, atığın, yani kullanım süresi dolmuş, doğa için zararlı hale gelen, çöp olan maddelerin fiziksel veya kimyasal işlemlere tabi tutularak ikinci bir hammaddeye dönüştürülmesi, yeniden değerlendirilmesi demek. Gıda dışında karton, cam, metal, plastik, elektronik atıklar sınıflandırılabilir ve geri dönüştürülebilirler. Kağıt doğranıp hamur haline, plastik eritilerek pelet haline getirilebilir, cam ise kırılıp eritilebilir.
Geri dönüşüm çoğumuz için nispeten yeni bir terim olsa da elbette tarih boyu insanların hayatında olmuş. Kaynaklar azaldığında kırık tabak çanakların yeniden değerlendirilmesinden kalan veya ömrü dolmak üzere olan yiyeceklerin kurtarılmasına birçok geri dönüşüm örneği var aslında. Oxford Sözlüğü’ne göre “recycling” ya da geri dönüşüm terimi 1920’lerde petrol arıtma ile ortaya çıkmış. Dünyadaki geri dönüşüm hareketi, 2. Dünya Savaşı sonrasında kaynak sıkıntısı nedeniyle hızlanıp, 1960’larda başka ürünler için de kullanılmaya başlanmış ve 1970’lerde çevre duyarlılığı arttıkça yaygınlaşmış ve atık ayrıştırmanın sistematik hale gelmesine sebep olmuş. Bugün geri dönüşüm 58 milyar dolarlık bir sektör. Tüketici farkındalığı arttıkça giderek büyümesi ve 2028’e kadar 90 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Geri dönüşüm çevresel ve ekonomik artılar sağlamakla beraber doğaya bırakılan atıkları azaltır, doğal kaynakların korunmasına yardımcı olur, enerji tasarrufu sağlar, kompost sayesinde toprağın verimini arttırır. Geri dönüşümün etkilerini rakamlarla daha iyi anlıyoruz. Örneğin, geri dönüşüm ile 1 ton cam atıktan 100 litre petrol tasarrufu sağlanabiliyor. Kullanılmış kağıdın geri dönüşümü hava kirliliğini yüzde 74-94, su kirliliğini yüzde 35, su kullanımını yüzde 45 azaltabiliyor. 1 ton atık kağıdın kağıt hamuruna katılması 8 ağacın kesilmesini önleyebiliyor. Tek bir cam şişenin geri dönüştürülmesi bir ampulün dört saat yanabilmesine eş değer. Olan bir metali geri dönüştürmek yepyeni bir metal üretmekten yüzde 70 daha az enerji harcıyor.
Geri dönüşüm her ne kadar yıllardır hayatımızda olsa da gerçekler bunu yansıtmıyor. Dünya çapında plastik atığın sadece yüzde 9’u geri dönüştürülüyor. Bildiğimiz gibi üretilen gıdanın üçte biri çöpe gidiyor. Dünyanın farklı ülkelerinde ve hatta bölge bazında farklılık gösteren bir konu geri dönüşüm. Bu tutarsızlık geri dönüşümün karşısındaki belki de en büyük sorun. Örneğin Japonya’da tüketiciler atıklarını 45 kategoriye ayrıştırırken, bazı ülkelerde konu bile değil. Almanya ve Avusturya tüm çöplerinin yüzde 65’ini geri dönüştürürken ABD’de bu oran sadece yüzde 35. Ancak şehir bazında baktığımızda San Francisco, atıklarının yüzde 80’ini geri dönüştürüyor.
Türkiye’deki rakamlara bakılırsa yılda 25 milyon ton evsel atık, 1,2 milyon ton endüstriyel atık, 100 bin ton tıbbi atık ve 530 bin ton e-atık ortaya çıkıyor. Sadece cep telefonu atığının yılda yaklaşık bin ton olduğu tahmin ediliyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne (OECD) göre geri dönüşüm oranı yüzde 12. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı 2023 Raporu’na göre, 3 yıl sonraki hedef yüzde 35 geri kazanım. Türkiye’de geri dönüşüm işi büyük oranda belediyelere bırakılmış durumda ve belediyeler de çöp ayrıştırma işlemine yeterli kaynak ayırmıyorlar. Geri dönüşüm için ayrıştırdığım atıklar nereye gidiyor diye sorarsanız, TÜIK’in 2020 verilerine göre toplam 1389 belediyenin 1387’sinde atık hizmeti verildi ve atık hizmeti verilen belediyelerde toplanan 32,3 milyon ton atığın yüzde 69,4’ü düzenli depolama tesislerine, yüzde 17’si belediye çöplüklerine ve yüzde 13,2’si geri kazanım tesislerine gönderilirken, yüzde 0,4’ü ise açıkta yakılarak, gömülerek, dereye veya araziye dökülerek bertaraf edildi. Türkiye’de 2018 yılının verilerine göre 2018 yılında 166 atık bertaraf tesisi ve 2057 geri kazanım tesisi olmak üzere toplam 2 223 tesis bulunuyor. Çoğu zaman kâğıt, cam, plastik, organik atıklar, geri dönüşemeyen ambalaj atıkları, hepsi birlikte atıldığından ve çevre politikalarının geri dönüşüm konusunda yetersiz kalması yüzünden bu tesislerde Türkiye’nin aldığı ithal atıklar da geri dönüştürülüyor. Son derece önemli bir nokta da ithal edilen atıklar. Avrupa’nın plastik çöpünü en çok alan ülke Türkiye. Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye gönderilen plastik atıkların miktarı 2004’ten bu yana 196 kat arttı ve 2020’de Türkiye yalnızca Avrupa’dan yaklaşık 660.000 ton plastik atık ithal etti.
Son yıllarda geri dönüşümle ilgili belki de en önemli gelişme, plastiğin kimyasal işlemle moleküler seviyeye indirilebilmesi. Eski usul fiziksel ya da mekanik işlemde plastik küçük parçalara öğütülüyor, en fazla birkaç kere dönüştürülüyor, her seferinde daha düşük kalitede ürün elde ediliyor ve sonunda çöpe gidiyor. Kimyasal işlem sayesinde geri dönüşümle plastik moleküler baza indirgenip elde edilenle yüksek kalitede ürün alınabiliyor. Bir başka gelişme de “plastik yiyen” enzimler. 2018 yılında üretilen, plastik şişelerdeki sert, kristal yüzeyleri hedef alabilen enzime PETase adı verildi. Bu tip gelişmeler bazılarını heyecanlandırırken bazılarını da endişelendiriyor. Farklı geri dönüşüm teknolojileri geliştirmek yerine plastik kullanımını ortadan kaldırmanın daha etkili olduğu düşüncesindeler. Aynı zamanda kaynak kullanımına bakılırsa geri dönüştürürken çevreye daha fazla zarar vermeleri de mümkün.
İleri dönüşüm
Dönüştürmekten bahsederken akla gelen bir diğer terim de ileri dönüşüm. Geri dönüşüm kadar yaygın olmasa da aslında çok eskilerden beri insanların hayatında. Bayat ekmekle yapılan ekmek tatlısından eskiyen ya da küçülen kazağın yünüyle örülen çoraba, ürünün değerini artıran, ileriye taşıyan birçok örnek düşünebiliriz.
Bugünkü anlamıyla ileri dönüşüm, eskimiş ve artık kullanılmayan eşyaların önceki amaçlarından farklı şekillerde değerlendirilmesi ve tekrar kullanılması anlamına geliyor. Ayrıca ileri dönüşüm bireysel atıklardan belediye atıklarına kadar çok farklı ölçeklerde uygulanabiliyor. Geri dönüşümden farklı olarak amaç, hammaddeyi dönüştürmek yerine ufak değişikliklerle ürüne farklı amaç ve işlev kazandırmak. Atık üretimini azaltmanın dışında tüketimi de azaltmak gibi bir etkisi de var ileri dönüşümün. Cam şişeden avize, eski kıyafetten çanta, kullanılmış kâğıttan tabak gibi ürünler, ileri dönüştürülmüş ürünün bazen eskisinden daha güzel olabildiğini gösteriyor. Ancak daha büyük ölçekte düşünürsek, örneğin plastik şişeler ya da otomobil lastikleri inşaat materyali haline getirilebilir. Özellikle son yıllarda kurulan sayısız start-up, atıkları yenilikçi yöntemlerle kaynağa çevirmek üzere ürünler ve sistemler sunuyor.
ABD’deki Whole Foods ve Food Network’ün araştırmasına göre ileri dönüştürülmüş gıdalar 2021 senesinin en büyük trendlerinden biriydi. İleri dönüştürülmüş gıda sektörünün değeri 47 milyar doları bulmuş durumda. Çok değil, bundan sadece birkaç sene önce çirkin meyve ve sebzeyi ileri dönüştürmek yeni bir konuyken bugün dünyada birçok örneğini görüyoruz. Son dönemde ileri dönüşümün özellikle moda sektöründe “moda” olduğu bir gerçek. En havalı tasarımcılar bile koleksiyonlarını ileri dönüşüm üzerine kurguluyorlar. Gıda, elektronik, plastik ve mobilya sektörleri de yakın takipte. Kahve hasadıyla elde edilen kahve meyveleri enerji içeceğine dönüşüyor, gıda atıklarından hayvan yemi üretiliyor, eski pillerle gübre yapılıyor, tenekelerden şef bıçağı ortaya çıkıyor.
İleri dönüşümün önemli bir kısmı kuşkusuz tasarımsal. Bu yüzden üreticiler ve sanatçılar arasındaki iş birlikleri dikkat çekiyor. İleri dönüştürmek, tamir etmek, o kadar gözde ki “visible mending” akımı diye bir şey ortaya çıktı. Görünür tamirat ile kumaşta yama yapılan kısım ya da tabaktaki çatlağın üzeri özellikle belirli hale getiriliyor. Tasarım demişken, 17. İstanbul Bienali’nin komposttan ilham aldığını da unutmamalı.
Aşağı dönüşüm
İleri dönüşüm olabildiği gibi aşağı dönüşüm de var. Aşağı dönüşüm, geri dönüşüm sürecini takip eden materyallerden düşük değere sahip ürünler elde edilmesi anlamına geliyor. Sebebi, birçok materyalin tekrar işleme tabi tutulduğunda eski kullanışını ve kalitesini kaybedebilmesi. Çok basit olarak eskimiş tişörtlerin temizlik bezine dönüştürülmesi örneğini verebiliriz. Kağıt geri dönüştüğünde lifleri kısaldığı için ilk üretim sürecindeki kadar değerli bir kağıt elde edilemiyor. Plastik çok kere geri dönüştürülemediği ve her seferinde değer kaybettiği için bir plastik şişenin izolasyon malzemesine ya da halıya dönüşmesi aşağı dönüşüm örneğine karşılık geliyor.
Neler yapabiliriz?
Öncelikle işe geri dönüşümle ilgili terimlere hâkim olarak başlayabiliriz. Örneğin, son yıllarda giderek daha çok gördüğümüz “biyobozunur” kelimesi ne demek? Her ne kadar biyobozunur maddelerin amacı toksik maddeleri bırakmadan yok olması ise, biyoplastiklerin de doğru şartlar olmadıkça doğada yüzde yüz çözünmediklerini bilmek gerek. Kendi kendine çözünmeye bırakılırsa yine yıllar sürebiliyor. Bir örnek vermek gerekirse, kahve bardağı da elma da biyobozunur olarak adlandırılabilir, ancak kahve bardağı otuz sene, elma ise bir ayda çözünebilir. Çözüm, tek kullanımlık plastiği hayatımızdan çıkarmak.
Ambalajlardaki geri dönüşüm sembollerini öğrenip, neyi nasıl ayrıştırmamız gerektiğini bilmek önemli. Aksi takdirde boşuna geri dönüştürdüğümüzü sanabiliriz. Örneğin, geri dönüştürmek için ayırdığımız ürünleri torbayla atmamak gerek. Çok ufak ürünler ayrıştırılamayabilir, hatta geri dönüşüm ekipmanlarını bozabilir. Bu sebepten kredi kartından ufak ürünleri, plastik pipet gibi, geri dönüştürmeye çalışmak yerine hayatımıza hiç sokmamaya çalışmalı. Birkaç ipucu daha; karton kutular düzleştirilmeli, düğüm olabilecek ürünler geri dönüşüme karışmamalı, ambalajlar en azından sudan geçirilip ayrıştırılmalı.
Genelde sorulan soru, geri dönüşüm için ayrıştırdığımız ürünlerin gerçekten nereye gittiği ile ilgili. Bu bölgeden bölgeye değişiyor. İşe bulunduğumuz bölgedeki geri dönüşüm kurallarını ve yönetmelikleri öğrenmek ve gereken yerlere baskı yapmakla başlayabiliriz.
Ne olursa olsun çöpe atmadan önce düşünmek gerek. Nereye gidiyor? Yok oluyor mu yoksa yüzyıllarca doğada kalıyor mu? Yeni bir hayat bulabilir mi? Bu soruların karşısında olabildiğince atıkları geri ya da ileri dönüştürmek için çabalayabiliriz.
Karlılığı artırmak için ürünleri doğa dostu gibi gösteren markaları sorgulayabiliriz.
Ruhun Doysun’da ilk günden beri söylediğimiz gibi, en baştan olabildiğince az atık yaratmak için ihtiyaçlarımızı iyi bilmek ve sadece ihtiyacımız kadar almak, atığı azaltmak için atabileceğimiz en önemli adım.