Plastik konusunda ne durumdayız, gelişmeler neler, bu gidişatla bizi neler bekliyor, ülkemizde ve dünyadaki durumu ve plastiğin geleceğini yazdık.
Ruhun Doysun’da senelerdir plastiği, özellikle de tek kullanımlık plastiği konuşuyoruz. Yarattığı sorunlar kadar mutfakta, evde, arabada, plajda, piknikte, kısaca hayatın her alanında plastiğe alternatif neler kullanabileceğimizi yazıyoruz. Kuşkusuz tüm dünyada plastik konusunda farkındalığın arttığı bir dönemdeyiz ama işin uygulama tarafının ne kadar geliştiği tartışılır. Doğru, plastiğin birçok avantajı da var. O kadar ki bugün kullandığımız hemen hemen her şeyin içinde plastik var. Ancak plastiğin ömrünün her aşaması sorun. Öncelikle yenilenemez fosil yakıtlarından elde ediliyor ve yüzlerce sene dünyadan yok olmuyor. Yarattığı sorunları bilmemize rağmen her sene 400 milyon ton plastik üretiliyor ve bunun yarısı tek kullanımlık plastik. Yani sadece bir kerelik ya da birkaç dakika kullanmak için üretilen plastik.
Derhal önüne geçmezsek gelecek pek parlak görünmüyor. Plastik atıklarıyla dolu denizler, pet şişelerle kaplı ormanlar…Uzmanlar plastik üretiminin 2050’ye kadar dört katına çıkacağını ön görüyorlar. Bugün dünyada yirmi sene öncesine kıyasla iki kat daha fazla plastik atığı var ve bu atıkların yüzde 40’ı toprak, tatlı su ve denizlere karışmakta. En büyük plastik atığı açık ara plastik ambalajlar. Geri dönüşüm de içler acısı; küresel olarak plastiğin sadece yüzde 9’u geri dönüştürülüyor. Uzmanlar, bilim insanları hepsi aynı fikirdeler; plastik atığının artmasını önlemek için sadece atığa bakmak yetmiyor, üretimin de azalması gerekiyor.
İşin bir de mikro plastik boyutu var. Denizlerde, sularda, havada ve toprakta bulunan 5 milimetreden ufak plastiğe mikro plastik deniyor. Yediğimiz balıktan diş macununa her yerdeler… Senede 8 milyon ton plastik okyanuslara, denizlere karışıyor. Sadece denizler de değil, endüstriyel tarımda kullanılan bazı ürünlerin sebep olduğu (toprak yüzeyini kaplayan malç veya sera naylonu gibi) plastikler sayesinde toprak da mikro plastikle dolu. Biliyoruz ki dünyada 700 üzerinde canlı mikro plastiklerden olumsuz etkileniyor. İnsan sağlığının nasıl ve ne kadar etkilendiğini ise tam olarak bilmiyoruz, ancak uzmanlar nüfusun yarısının plastikle bağlantılı sağlık sorunları yaşadığını savunuyorlar.
Gelelim Türkiye’ye… Türkiye, Mısır ve İtalya’dan sonra Akdeniz’e en çok plastik atık bırakan üçüncü ülke. Yılda 9,6 milyon ton plastik üretiliyor, bunun dörtte biri ambalaj olarak piyasada ve sadece yarım milyon tonu geri dönüştürülüyor. Plastik kirliliğinde tek kullanımlık plastik ambalajlar, sigara izmaritleri, hayalet ağlar ve mikroplastikler başı çekiyor. Türkiye’nin büyüyen plastik ithalatı da önemli bir faktör. Raporlara bakılırsa Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye satılan plastik atıkların miktarı 2004’ten bu yana 196 kat arttı. Sadece Avrupa’dan 2020’de yaklaşık 660.000 ton plastik atık ithal ettik. Bugün Avrupa’dan en çok atık ithal eden ülke konumundayız.
Hiç mi gelişme yok?
Bazı uzmanlara göre en umut verici gelişme geçtiğimiz mart ayında Birleşmiş Milletler Çevre Komisyonu’nun tarihi kararı ile bundan sonra plastiğin üretiminden atığına bütün aşamalarını ele almak üzere harekete geçmesi. “Plastik Anlaşması” ile somut bir yol haritası çizilecek ve plastik kirliliği konusunda hükümetler arası bir komisyon kurulacak. Bu sayede plastik üretimine, kullanımına ve tasarımına sınırlama getirilmesi ve plastik ve mikro plastik kirliliğine yol açan endüstrilerin farklı düzenlemelerle karşılaşmaları bekleniyor. Uluslararası hareket etmek oldukça kritik çünkü plastik konusu (birçok çevresel konu gibi) coğrafi sınır tanımıyor.
Dünyanın farklı ülkelerinde uygulanan yasaların fark yarattığını görüyoruz. AB’de 2021’den beri alternatiflerin kolayca bulunabildiği ve uygun fiyatlı olduğu yerlerde tek kullanımlık plastik ürünler, örneğin kulak temizleme çubukları, çatal bıçaklar, tabaklar, pipetler, çay/kahve karıştırıcıları, balon çubukları, genleşmiş polistirenden yapılmış kaplar yasaklandı. Hindistan plastik tek kullanımlık ambalajı bu sene kaldırdı. Fransa’da plastik, gıda ambalajlarında tamamen yasaklandı. Yaklaşık 40 ülke plastik alışveriş poşetini ücretli hale getirdi ya da yasakladı. Türkiye’de de 2019 senesinde başlayan plastik poşetlerin ücretli satılması sayesinde poşet kullanımının yüzde 75 oranında azaldığı açıklandı. ABD’nin en nüfuslu eyaleti olan Kaliforniya’da çok ses getiren yeni kanunlar serisi, 2032’e kadar tek kullanımlık ambalajlarda plastik kullanımını yüzde 25 azalmak zorunda kılıyor. Bu, 23 million ton tek kullanımlık plastiğin baştan üretilmemesi demek. Ayrıca, 2028’e kadar plastiğin yüzde 30’u, 2032’e kadar da yüzde 65’i geri dönüştürülmek zorunda olacak.
Yapabileceklerimiz ve yenilikler
Ruhun Doysun’da en baştan beri bireysel anlamda neler yapabileceğimizi ve attığımız her adımın, aldığımız her kararın etkisinin olduğunu konuşuyoruz. Özellikle tek kullanımlık plastik yerine çok daha düşük ekolojik ayak izi olan ve ayrıca ekonomik alternatif var. Bunların ciddi bir kısmının geleneksel yöntemler, eski usul alışkanlıklar olduğunu söyleyebiliriz. Plastik torba yerine bez ya da file çanta, plastik su şişesi yerine matara gibi artık çevreyi, doğayı, geleceği düşünen herkesin farkında olduğu “eski” yenilikler bunlar. Geleneksel alışveriş yöntemlerine de dönüş var. Önceden paketlenmiş gıdalar yerine “kendi kabınla alışveriş” döneminden bahsediliyor artık. Dünyanın birçok ülkesinde bizlerin çok iyi bildiği depozitolu sisteme geri dönüş de söz konusu.
Bugün hayatın genelde pek düşünülmeyen bir parçası olan “kullan at” konsepti 1950’lerde hayatı kolaylaştırma amacıyla ortaya çıkmış. Çatal-bıçağın ya da tabağın bulaşığını yıkamak yerine kullandıktan sonra çöpe atmak daha “havalıymış”. O zamanlar plastik pahalı olduğundan ve zor bulunduğundan sadece belli bir kesim bu “kullan at” hayat tarzıyla yaşayabilirmiş. Hatta 1955’te LIFE dergisine kapak konusu bile olmuş. Plastik giderek ucuzlaştığı için bugün kullanıp atmak dünyanın her yerinde, her kesim için hayatın düşünülmeyen bir alışkanlığı. Defalarca kullanılabilen bez mendil yerine kâğıt mendil kullanmaktan pet su şişesine kadar her yerde… Yapabileceklerimizi konuşurken belki de ilk sırada bu “kullan at” kafasından çıkmak var. Bizim için pratik, hızlı, kolay olan belli ki dünyayı yok ediyor. Kullanıp atmak yerine tekrar tekrar kullanmanın değerinin arttığı, “havalı” olanın atıksız bir hayat tarzı olduğunu hatırlamak ve her fırsatta çevremizdekilere hatırlatmak gerek.
Bireysel olarak neler yapabiliriz ve yakın gelecekte bizi neler bekliyor? Yakın gelecekte tek kullanımlık plastiğin hayatımızdan tamamen çıkacağını söylemek imkânsız ve açıkçası gerçekçi değil. Yine de umut veren gelişmeler ve yenilikler var. En çok tüketilen plastiklere bakarsak kullanabileceğimiz alternatifler ve bazı umut verici yenilikler neler?
AMBALAJ
Ambalaja özellikle dikkat etmeli çünkü en çok plastik atık ambalajdan kaynaklanıyor. Ekmekten kuruyemişe, meyve-sebzeden baharata hemen hemen her şey artık plastik ambalajda satılıyor.
Bugün ne yapabiliriz?
Alışveriş yaparken tekrar kullanılabilen ve geri dönüştürülebilen ambalajlı ürünleri tercih edin. Marketlerin meyve-sebzeleri ambalajlı satmamalarını talep edin. Gereksiz ambalajlı meyve-sebze satmayan marketlerden, pazarlardan alışveriş yapın. Sadece gıda da değil, bütün ürünler için doğada çözünebilir ambalajlı ürünleri tercih edin. Örneğin plastik şişedeki şampuan ya da el sabunu yerine kâğıda sarılı kalıp sabun kullanın.
Gelecekte ne bekliyor?
Bitki bazlı sabundan zamanla eriyen şampuan ve sabun ambalajları tasarlanıyor. Kompost edilebilen ve plastik gibi esnek ambalajlar ve miselyum yani mantar köklerinden üretilen ürünler de görebiliriz.
POŞET
Her sene dünyada 5 trilyon plastik poşet kullanılıyor. Halbuki genelde sadece tek bir kez ve birkaç dakika için kullanılmak üzere üretilen bu poşetler için birçok alternatif var.
Bugün ne yapabiliriz?
Yanınızda tekrar tekrar kullanılabilen bez torba taşıyın, alışverişte plastik poşet yerine bez torba kullanın. Türkiye’de plastik buzdolabı poşeti nispeten hayatımızı yeni girdi. Streç film de aynı şekilde. Alternatif olarak bez ya da balmumundan yapılan kaplama ürünlerini deneyin. Doğada çözünen malzemelerle üretilen çöp poşetlerini tercih edin. Online alışveriş yaparken de nasıl ve ne kadar ambalaj kullanıldığına dikkat edin.
Gelecekte ne bekliyor?
Farklı işlevleri olan “akıllı” ve “yeşil” alışveriş çantalarına giderek daha çok rastlıyoruz. Bunların yanı sıra her bir çantanın ömrünü ve ayak izini takip etmeyi sağlayan uygulamalar tasarlanıyor. Plastik görünümlü şeffaf poşetler deniz yosunu veya nişasta gibi düşük ayak izli materyallerden yapılıyor. Bu arada plastik torbaları değerlendirmek için giysi tasarımları da karşımıza çıkan yeniliklerden.
ÇATAL-BIÇAK-TABAK
2019’da Ocean Conservancy’nin düzenlediği sahil temizleme etkinliğinde 2,6 milyon plastik çatal-bıçak, kap ve tabak toplanıldı. COVID-19 ile bu ürünlerin tüketimi iyice arttı.
Bugün ne yapabiliriz?
Yola giderken tek kullanımlık ürünler yerine defalarca kullanılabilen servisleri tercih edin. Yemek siparişi verirken bu ürünleri istemediğinizi belirtmeyi unutmayın.
Gelecekte ne bekliyor?
Hindistan’da geleneksel olarak muz yapraklarını tabak niyetine kullanırlar. Yeni bir teknolojiyle senelerce bozulmayan, tekrar tekrar kullanılabilen muz yaprağından tabaklar üretiliyor. Yenebilir kaplar, tabaklar, örneğin kahve, portakal, şeftali tadında fincanlar, kaplar, tabaklar da konuşulan yeniliklerden.
MATARA
Dünyada dakikada 1,2 milyon plastik şişe kullanılıyor. Dakikada. Başka söze gerek var mı?
Bugün ne yapabiliriz?
Çözümler hem basit hem ekonomik. Filtre su kullanın. Restoran, otel, okul gibi yerlerde de filtre su kullanmalarını talep edin. Matara taşıyın. Şişe suya mecbur kalırsanız da tekrar kullanılabilen ambalajlardakini tercih edin.
Gelecekte ne bekliyor?
İlhamı moleküler gastronomideki kapsülleştirme tekniğinden alan yeni bir tasarım, suyu yenebilir baloncuklara hapsediyor. Su doldurma noktalarını bulmaya yardımcı olan uygulamalar artıyor. Şehirlerde, alışveriş merkezleri, okullar, konser alanları, havaalanları gibi yerlerde su doldurma istasyonları da giderek artacak. Elbette öncelikle musluk suyunun içilebilir kalitede olmasını sağlayacak arıtma ve iletim sistemlerinin olması gerekiyor.