Bu yazıyı 2 dakika 9 saniyede okuyabilirsiniz.
İnsanın yemek pişirme tarihiyle beraber ortaya çıkan çorbanın şifasından hâlâ yararlanıyoruz
Evde çorba varsa her şey yolundadır. Yapması kolaydır, nerede olursanız olun evde gibi hissettirir çorba. Üstelik de şifalıdır. 1760’larda Paris’te sağlığa iyi gelen çorbalar satan dükkanlar açılmış. Bu dükkanlara iyileştiren, canlandıran anlamına gelen restaurant adı verilmiş. Şimdi bildiğimiz anlamıyla restoranların tarihi de çorbaya dayanıyor.
Dünyayı birleştiren bir şey çorba. Ateşin bulunması, insanların buğdayı suda kaynatmasıyla başlıyor hikayesi. Tüm insanlığı birleştirebilecek kadar eski. Üstelik her yemek gibi seyahat ediyor, her bir ülkede tarifine bir şeyler ekleniyor. Priscilla Mary Işın’ın yazdığı Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi kitabında çorbanın tarihi hakkında epey bilgi var. Örneğin tutmaç çorbası, 11. Yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından aktarılıyor ilk. Yoğurtlu, kesme hamur çorbası olarak tarif ediliyor. 1330 yılında bir Çince yemek kitabında da var tarifi. Hindistan’a ise, tatmaj olarak gidiyor.
Hitit çivi yazılı metinlerinde, insanların çorba pişirdiği, buğdayı, soğanı, bezelyeyi, nohutu, mercimeği etle karıştırarak çorba şeklinde tükettikleri biliniyor. Antik Yunan’da ise, bezelye ve börülce çorbası yapılırmış.
Osmanlı İmparatorluğu’nda da çorbanın yeri muazzam. Saray mutfağında da, halk mutfağında da her gün en az bir öğünde çorba içiliyor. Ekşili badem çorbası, taze bakla çorbası, kestaneli veya turunç ekşili tavuk çorbası, düğün çorbası, kayısılı çorba… Çeşitleri, saymakla bitmez. Bugün hâlâ bazıları bizim mutfağımızda da var, kimilerinin tarifi kayıp.
Çorbanın iyileştirici gücü
Çorbanın şifasını en çok kişisel deneyimlerimizden biliriz. Ne zaman bedenimizi kırgın hissetsek, biraz eklemlerimiz ağrısa, soğuk algınlığına, gribe yakalansak, aklımıza çorba düşer. Çareyi ilaçta değil annemizin çorbasında ararız, ve işin iyi tarafı, o çorbayı içip uykuya daldıktan sonraki her seferinde iyileşmiş olarak uyanırsınız. Çorba sizi evde gibi hissettirir. Şifalıdır, şifası kendindendir. En çok da tavuk suyu çorbası… Her evin büyüğünün bir tavuk suyu çorbası tarifi vardır, onlardan öğrenilir, zamanla tarif değişir ama, her annenin şifa olsun diye pişirdiği o çorbanın yapılışında bir sır vardır. İşin enteresan yanı, çorbanın iyileştirici gücünü genelde psikolojik açıdan açıklasalar da, Nebraska Üniversitesi’nde 2017’nin Aralık ayında yapılan bir laboratuvar çalışmasından, tavuk suyu çorbasının gerçekten soğuk algınlığına karşı etkili olabileceği sonucu çıkmış.
12. Yüzyıl el yazmalarında Cordoba doğumlu Mısırlı hekim ve filozof Moşe ben Maymon soğuk algınlığına karşı tavuk suyu çorbası içilmesini önerirmiş. İyileştirici etkisi sadece psikolojik değil anlayacağınız… Uzun yaşamalarıyla bilinen Japonya’nın Okinawa Adası sakinleri de her gün yemekten önce ya da sonra çorba içmeleriyle ünlü.
Çorba gerçekten ruhu doyuran bir yemek. Üstelik canınız markete gidip bir şey almak istemediğinde, yegâne kurtarıcınız. Evde ne varsa, at tencereye, çorba olsun. Mercimek mi var, buğday mı, biraz brokoli, iki tane kereviz mi? Tencere tıkırdarken evi çorbanın sıcaklığı kaplar. Çorbanın güzelliği, her malzemenin istediğinizde bir çorbaya dönüşebilmesi. Ruhun Doysun bölümlerinde Mehmet Gürs’ün artık sebzelerden yaptığı çorbayı hatırlayın mesela… İlham almak için iyi bir çıkış noktası, değil mi?