Bu yazıyı 2 dakikada okuyabilirsiniz.
Aile yadigârı bir çift vintage küpe, yılların eskitmediği şık bir kemer; retro desenlere sahip bir wrap elbise veya söküklerine aldırmaksızın, tutkuyla bağlandığınız o hacimli boyfriend hırka… Eski kıyafetleri vazgeçilmez yapan, dikişlerine sinen nostalji kokusu değil midir? Maneviyatın yanı sıra, işçilik ve malzeme kalitesidir bir parçayı evladiyelik kılan. Son zamanlarda sırf “trend” diye satın aldığınız kaç parça sizden sonrakilere kalacak dersiniz?
Günümüz moda sektörü her ne kadar “fast fashion” adı verilen ucuz moda girdabına kapılmamızı istese de artık direnç göstermeli, kıyafetlerimizin hangi koşullarda ve hangi malzemelerle üretildiğini öğrenmeliyiz. Zira petrolden sonra çevre kirliliğine en fazla yol açan sektör moda sektörü ve içinde bulunduğumuz bu vahim durumdan kurtulmanın yolu, ‘Sürdürülebilir Moda’dan geçiyor.
Moda uğruna doğal kaynaklar (su, enerji, toprak, hayvanlar, bitkiler, biyoçeşitlilik ve ekosistemler) tüketiliyor. Kumaşları boyamak, pamuğu üretmek ve yününden faydalandığımız koyunları beslemek için su kullanılıyor. Ürünlerin taşınması hava kirliliğine yol açıyor. Çöp sahalarının atıkla dolması çevre kirliliğini artırıyor. Çocuk işçiliği ve kaçak işçi çalıştırma gibi konular da cabası! Gündelik hayatımızın önemli bir parçası olan (ve dolayısıyla fazlasıyla tükettiğimiz) kıyafetlerin, ayakkabıların ve aksesuarların çevresel ve sosyoekonomik yönden en sürdürülebilir şekilde üretilmeleri, pazarlanmaları ve kullanılmaları belki de gelecek nesillere nasıl bir evren bıraktığımızı belirleyecek.
Olumlu gelişmeler
- Boyama işlemini tamamen ortadan kaldıran renkli pamuk yetiştiriciliği başladı. Mantardan imitasyon deri, maya proteininden ipek üretiliyor.
- Üretim için güneş ve rüzgâr enerjisi gibi, “yenilenebilir” enerji kaynakları devreye sokulmaya başlandı.
- Bazı bilinçli markaların kurduğu DIY-kendin yap dikiş atölyeleri revaçta. Burada müşteriler kıyafetlerini nasıl onarabileceklerini öğreniyor.
- Sosyal medyada #visiblemending hareketi popüler hale geldi. Eldeki kıyafetleri değerlendirmek, tamir ederek kullanmaya devam etmek çok eğlenceli! Amaç tüketimi frenlemek, kıyafetlerin ömrünü uzatmak…
Neler yapabiliriz?
- Doğal malzemelerle, etik üretim yapan yerel markalara yönelebiliriz. Ekolojik moda eskisi gibi sıkıcı kıyafetler giymek anlamına gelmiyor. Trendleri kovalayan, yenilikçi ama vicdan sahibi markalar bulmak artık mümkün.
- Sertifikalı tekstil ürünlerinden seçebiliriz. Polyester ve naylon gibi, doğada çözülümü güç olan ve zararlı kimyasallarla üretilmiş kıyafetlerden uzak durabiliriz.
- Organik koton (kenevir, keten, ipek, yün ve okaliptüs ağaçlarından elde edilen “tencel” elyafı lyocell), bambu keteni gibi sağlıklı kumaşlar tercih edebiliriz.
- İkinci ele yönelebilir, daha az alışveriş yapabilir, en azından satın alma anında kendimize “acaba kaç kere giyeceğim?” diye sorabiliriz.
- Deri çantaları bir kenara bırakıp bez çantalara yönelebiliriz. Özellikle Avrupa’da bez çantalar çok moda ve plastik poşetlerin yerini almış durumda. İlla deri diyorsanız vintage dükkânlardan satın almaya ne dersiniz? Böylece eski bir parçaya ömür katmış olursunuz.
- Ağaç yaş iken eğilir, dolayısıyla sürdürülebilir moda konusunun okul müfredatlarına girmesini sağlayabiliriz. Çocuklarımızın geleceği için doğal kaynaklarımızın kaderini belirleyecek böylesi önemli bir konu genç yaşlarda öğretilmeli.
Carina Göknar
Güzellik editörü, freelance yazar.
Editörlük kariyerine 2008 yılında, Madame Figaro’da başlayan Carina Göknar, yazıları ve çevirileriyle InStyle, Vogue, Marie Claire ve L’Officiel gibi çeşitli moda dergilerine katkıda bulundu. Condé Nast Traveller’ın güzellik editörlüğünü yaptı ve bugün halen GQ Türkiye’nin wellness editörlüğünü sürdürüyor.