“Niyetimiz doğaya olumsuz etki etmeden üretim yapmak ve doğaya katkı sağlayan bir ürün sunmak.”
Ruhun Doysun’da ilk günden beri, plastiksiz bir yaşam için neler yapabileceğimizi, tek kullanımlık plastikleri azaltmak ya da hayatımızdan çıkarmak için neler yapabileceğimizden söz ediyoruz. Bu kimi zaman, yenilikçi çözümler oluyor, kimi zamansa her zaman bildiğimiz bir tabakla yemeğin üstünü kapatmak kadar basit alışkanlıklar oluyor. Mutfağımızda bir yılda 350 metre streç film kullanıyoruz. Öte yandan buzdolabı poşeti, streç film, alışveriş poşetleri geri dönüşmüyor. Peki çözüm ne?
Ruhun Doysun Gelecek röportaj serisinde bu soruna bir çözüm üretmek için yola çıkan balmumu kumaş markası Mumo’yu kuran Işınsu Kaya ve Erdem Kumkale ile Köyceğiz’de buluşup konuştuk. Biyobozunur plastikten, sürdürülebilirliğe, şehir hayatından doğaya, ilham veren sohbetimizin bir kısmı burada
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Yollarınız nasıl kesişti?
Işınsu: Şehirde doğmuş büyümüş, doğadan öğrenmeyi ve doğada vakit geçirmeyi seven, tüm yaşama saygı duyan biriyim. İki çocuk annesiyim, Erdem ile ortak bir görüşe sahip olduğumuz için birlikte iş yapmayı ortak olmadan önce de istiyorduk ancak ne yapacağımızı çok bilmiyorduk.
Erdem: Ankara’da doğup büyümüş ve doğduğumdan beri yazlarımı Çanakkale’de doğada geçirmiş biriyim. Evliyim ve bir kızım var. Üniversitede İç Mimarlık alanında okudum, sonrasında hem vizyoner bir mobilya fabrikasında çalıştım hem de arada kendi girişimlerim ve ortaklıklarım oldu. Hepsi üretim ve operasyon bazlı girişimlerdi. Işınsu ile ilkokul arkadaşıyız, yıllar içinde iletişimimiz kopmadı. Işınsu bir gün Mumo fikri ile geldi. Denedik, oldu, eşe dosta sorduk, olumlu yanıt aldık ve yola devam ettik.
Mumo fikri nasıl ortaya çıktı? Süreç nasıl ilerledi?
Işınsu: Balmumlu kumaşların yiyecek saklamak için bir seçenek olduğunu fark etmemizle başladı her şey. Ben çok heyecanlanıp böyle bir ürün olduğunu ve denemek istediğimi Erdem ile paylaştım, o da hemen kalkıp ilk denemeler için malzemeleri alıp geldi. Oğlum 6-7 aylıkken evimizin mutfağında deneme yapmaya başladık. 30 kadar farklı reçete ve birkaç farklı kumaş denemesinden sonra istediğimiz gibi bir ürün elde ettik ve 30 kişilik bir gruba denemeleri için gönderdik. Eşzamanlı olarak da marka ve şirket oluşum süreçlerini ilerlettik. Mumo’nun kendi akışında sakince ilerleyen bir yapısı var.
Üretim süreçleriniz de ürünün kendisi kadar sürdürülebilir mi? Yerel malzemeler mi kullanıyorsunuz?
Erdem: Elimizden geldiğince sürdürülebilir olması bizim için öncelikli. Mümkün olduğunca yerel malzemelerle üretim yapıyoruz. Daha önce İstanbul’da olan atölyemizi pandemi sürecinin başında Muğla/ Köyceğiz’e taşıdık.
Balcılık yapılan bir bölgede olduğumuz için çok şanslıyız, balmumunu üreticilerden temin edebiliyoruz. Pamuklu poplin kumaşımızı da Bursa’da bir üreticiden alıyoruz, reçineyi ne yazık ki Türkiye’de istediğimiz kalitede tedarik edemediğimiz için ithal edilmiş ürünlerden almak mecburiyetinde kalıyoruz.
Satın almaya karar verdiğimiz her şeyle aslında dünyayı değiştiriyoruz. Sizce geleceği değiştirmek için bireysel çabalar ne kadar etkili?
Işınsu: Ben kişisel olarak bireysel çabanın çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bireysel çabalar kişisel olarak geleceğimiz için bir değişiklik yapmanın önemini idrak etmemizi sağlıyor. Özellikle “satın almama” kararlarımızla üreticilerin iş yapış biçimlerine etki ettiğimizi gözlemliyorum.
Balmumu kumaşlar nasıl kullanılıyor?
Erdem: Mumo tek kullanımlık plastik poşet ve streç filme doğal bir alternatif ve bunların yer aldığı yer alanda kullanılabilir. Özellikle uzun süre taze tuttuğu için gıdaları saklarken kullanılıyor. Saklama kumaşlarını saklamak istediğimiz gıdaya ya da kabın üstüne sardıktan sonra, elimizle birbirine hafifçe bastırıyoruz. 1-2 saniye içinde kumaş sardığımız şekile oturuyor. İçeriğindeki balmumu elinin ısısıyla biraz yumuşuyor ve kumaş şekil alarak kendisine hafifçe yapışıyor. Peynir, sebze-meyve, ekmek, hamur sarmakta kullanılıyor. Yalnızca soğuk su ve sabunla elde yıkandığı için çiğ et ürünlerine direkt temastan kaçınılmasını tavsiye ediyoruz.
Işınsu: Herkes yaratıcı da olabilir, kendi kuruyemiş külahın hazırlayabilir. Gıda saklama haricinde dışarı çıkarken yanında götürmek istediği sabun, diş fırçası gibi şeyleri saklamak için de kullanabilir.
Doğal içerikli saklama kumaşlarının üretim süreci ve malzemeleri ne kadar sürdürülebilir?
Erdem: Balmumlu kumaşlarımızı üretirken GOTS sertifikalı pamuklu poplin kumaşı; balmumu, çam ağacı reçinesi ve hindistan cevizi yağı ile hazırladığımız bir solüsyonla kaplıyoruz. Hazırlanan Mumo’ları pelur kağıt ve kartondan oluşan minimal bir ambalaja koyuyoruz. Sürdürülebilirlik çok göreceli ve günümüzde biraz içi boşaltılmış bir kavram olduğu için gönül rahatlığıyla %100 sürdürülebilir diyemeyiz. Ancak bizim ekip olarak bakış açımızda gereksiz malzeme harcamamak, minimum ambalaj kullanmak ve üretimden çıkan tüm fireleri farklı şekillerde de olsa değerlendirmek var. Örneğin ölçüsü standarda uymayan atık kumaşları değerlendirerek farklı ölçülerde Mumo’ları üretebiliyoruz. Niyetimiz doğaya olumsuz etki etmeden üretim yapmak ve doğaya katkı sağlayan bir ürün sunmak.
Çevre ve plastik konusunda duyarlılık giderek artıyor. Siz streç film alternatifi üreten bir girişim olarak bilinirliğiniz ya da satışlarınla bunu gözlemliyor musunuz?
Bilinirlik tarafında gözlemliyoruz. Online anket ve katıldığımız etkinliklerde fark ediyoruz ki, bu konuda harekete geçmek isteyen ve elinden geleni yapmaya çalışan çok fazla kişi var. Bu yıl Mumo olarak diğer marka, kişi ve kurumlarla birlikte harekete geçip plastiksiztemmuz.org web sitesini açtık ve sosyal medyada bir kampanya düzenledik. Plastiksiz yaşam konusunda ilginin gittikçe artması sevindirici.
Satışlar tarafında ise ekonomik krizin etkileriyle bilinirliğe paralel değil ondan daha düşük bir ilerleme gözlemliyoruz açıkçası. Burada bir daha çok gençlerin çevre ve plastik konusunda duyarlı olmaları ve öğrenci bütçesinin bazı ürünlere henüz yeterli gelmemesinin de etkisi var sanırım.
Evde kendi balmumu kumaşlarımızı nasıl yapabiliriz?
Mumo’nun Evde Yapım Kitini kullanarak kendi balmumlu kumaşlarınızı yapabilirsiniz. Hem de evdeki eski çarşaf veya nevresimleri değerlendirmiş olursunuz. İsterseniz bütün malzemeleri kendiniz de toparlayabilirsiniz. Sadece gıdaya temas eden bir ürün olacağı için malzemelerin güvenilir yerlerden gelmesi önemli. Piyasada doğal balmumu diye parfüm ve boya katılmış parafin satılıyor veya sentetik reçine üretiliyor. Bunlara dikkat etmek gerekiyor. Malzemeleri topladıktan sonra karışım yaparak isterseniz fırınlama yöntemi ile isterseniz ütüleme yöntemi ile kendi kumaşlarınızı kaplayabilirsiniz. İki yöntemin de nasıl yapıldığı Instagram ve web sitemizde yer alıyor.
Aslında farkında olsak da olmasak da çöplerimiz, sevdiklerimiz, yediklerimiz, atıklarımızla beraber yaşamaya devam ediyoruz dünyada. Bu attığımız çöplerin dönüp dolaşıp bizi etkilediğini düşünemiyoruz.
Ruhun Doysun’da takipçilerimiz bize en çok buzdolabı poşeti alternatifi bulamadıklarından söz ediyor. Aslında eskiden yemeklerin üzerine bir tabak bile kapatarak saklayabiliyorduk. Streç film, buzdolabı poşeti gibi malzemeler kolaylık sağlıyor ama doğaya zarar verdiğimizi fark etmiyoruz genel olarak. Mumo olarak bu bilinci aşılamak için neler yapıyorsunuz?
Aslında bizim varoluş amacımız, bu bilinci aşılamak diyebiliriz. Temel hedefimiz/vizyonumuz toplumda doğa dostu bir davranış değişimi yaratmak. Balmumlu kumaşların bu anlamda çok katkısı olduğunu gözlemliyoruz. Sürekli kullanıp çöpe attığımız tek kullanımlık streç film/buzdolabı poşeti gibi ürünlerin aslında yok olmadan doğada yıllarca kaldığını ve biz görmesek de hala bizim çöpümüz olduğunu unutuyoruz. Aslında farkında olsak da olmasak da çöplerimiz, sevdiklerimiz, yediklerimiz, atıklarımızla beraber yaşamaya devam ediyoruz dünyada. Bu attığımız çöplerin dönüp dolaşıp bizi etkilediğini düşünemiyoruz.
Balmumlu kumaşları kullanırken sarıp elinin ısısıyla mühürlenmesini beklemek, yıkadıktan sonra kurumasını beklemek, dolaba baktığında içinde ne olduğunu hatırlamak gerekiyor. Bu da insanı ana, buraya, yavaşlamaya davet ediyor. Böylelikle aslında unutmuş olduğumuz bağları tekrar hatırlıyoruz, bir gıda saklama ürünüyle kurduğumuz bağ aracılığıyla farkındalık diğer gereksiz ürünlere de gidiyor.
Bunu ürünümüz aracılığıyla yapmaya ek olarak, marka iletişiminde de hep doğa dostu olmakla, daha az tüketimle, elimizdekini uzun süre kullanmakla ve iklim krizinin mevcut durumlarıyla ilgili bilgilendirme odaklı bir stratejimiz mevcut.
Streç filmin yerini ev mutfaklarında doğa dostu çözümler daha kolay alırken endüstriyel mutfaklarda bu geçiş nasıl oluyor? İşe nereden başlanmalı?
Işınsu: Şimdiye kadar endüstriyel mutfaklarla ilgili henüz başarılı bir iş birliğimiz olmadı, birkaç farklı yere numuneler gönderdik ama anladığım kadarıyla burada iki büyük bariyer var. Birincisi endüstriyel mutfaklarda zaman çok kritik ve her şey çok hızlı akıyor bu sebeple yıkama kurutma gibi operasyonlar zor oluyor. İkincisi ise streç film şeffaf olduğu ve içindekini gösterdiği için tercih ediliyor. Balmumlu kumaşlarda bu opsiyon maalesef bulunmuyor. Benim aklıma gelen çözüm ise kapatılabilir çelik kaplar, zaten genellikle ön hazırlık yapılmış malzemeler profesyonel mutfaklarda çelik kaplarda saklanıyor. Dışını streçlemek yerine direkt olarak o kaba uygun çelik kapaklar yapılıp kullanılabilir diye düşünüyorum. Yani aslında alternatif çözüm bulmak istersek mutlaka yolu var. Bu bakış açısına sahip yöneticilere ihtiyaç var endüstriyel mutfaklarda.
Erdem: Benim bu konuya yaklaşımım biraz farklı, ruhumuzu doyurarak doğayı koruyabileceğimize inanıyorsak bunun endüstriyel üretim ile nasıl olabileceğini sorgulamamız gerekiyor. Endüstriyel mutfağın odağı madde ve zaman verimliliği olmak yerine sürdürülebilirlik olmalı. Ki bunu bütün endüstriyel üretim için söyleyebiliriz.
1 yılda 350 metre streç film kullandığımızı söylüyorsunuz. Ne yapabiliriz?
“1 yılda mutfağımızda yaklaşık 350 metre streç film kullanıyoruz” gibi bir hesap yaptık evet, ancak bu streç film kullanımının çok küçük bir kısmı gibi düşünebiliriz. İnternetten alışveriş yaptığımızda da birçok şey ürünlere streçlenmiş oluyor. Taşınma sırasında malzemeleri sarmak için çok fazla miktarda streç film kullanılıyor. Ya da gittiğimiz restoranlarda, yemek siparişlerinde vs. vs. Bu liste aslında çok uzun.
Plastik çok dayanıklı ve kolay şekil verilebilen bir malzeme, doğası gereği dayanıklı olduğu için de çöpe atıldığında yüzyıllarca olduğu haliyle kalıyor. Bu şekilde atılan plastik miktarı ise her sene artarak devam edince plastik kıta oluşuyor. Sadece streç film özelinde değil ancak tek kullanımlık plastiklerin tümü plastiğin doğasına aykırı kullanım ve acilen farklı çözümler geliştirilmesi, bazı yerlerde eski yöntemlere dönülüp bazı yerlerde yenilikçi bakış açıları getirilmesi gerekiyor.
Kompostlanabilir ve biyolojik olarak parçalanabilir plastik nedir? Plastik tam olarak geri dönüşebilen bir malzeme mi?
Biyobozunur (Biodegradable) plastikler çöp toplama sistemi içerisinde bulunan mikroorganizmalar tarafından tamamen sindirilen, mikroorganizmaların yiyecek zincirine giren plastiklerdir. Mikroorganizmaların beslenme amaçlı bu aktivitesi, bozunan plastiğin içerisindeki karbonun hücre içerisindeki işlemle CO2 ‘ye dönüştürülmesi ile ölçülüyor.
Kompostlanabilir plastiklerde; mikroorganizmalar tarafından bozunabilir olması yanında, bir plastiğe kompostlanabilir demek için bir sürede işlemin tamamlanması gerekiyor. Örneğin ASTM 6400 (Kompostlanabilir Plastikler için Spesifikasyon), ASTM D6868 (Biyobozunur Kağıt Kaplamalar) veya EN 13432 (Kompostlanabilir Ambalaj) standartları ile düzenlenen malzemeler endüstriyel kompostlama ortamlarında 180 günden kısa sürede biyobozunurluğa girmeli. Şu ana kadar üretilmiş plastiklerin yalnızca %9’u geri dönüştürülebilmiş. Bu oran yıllar içinde çok da yükselmeyecek, çünkü aslında geri dönüşüme uygun plastik ürünler oldukça kısıtlı. Örneğin streç film, buzdolabı poşeti, çöp poşeti, alışveriş poşeti gibi ürünler zaten geri dönüştürülebilir plastikler değil. Geri dönüştürülebilir olanların da doğru bir şekilde geri dönüşüm tesislerine ulaşması, ayrıştırılması vb çok meşakkatli, emek ve enerji yoğun isteyen işler; sonucunda çıkan ürün ise her zaman girenden daha düşük kalite oluyor ne yazık ki. Bu sebeple aslında geri dönüşüme bel bağlamamalıyız. Üretimi ve tüketimi azaltıp elimizde var olan plastik çöp yığınından nasıl daha faydalı ve uzun vadeli kullanılacak ürünler üretebiliriz diye bakmak gerekiyor.
İstanbul’daki yaşamınızı bırakıp Bodrum ve Köyceğiz’e yerleştiniz. Neler değişti hayatınızda?
Işınsu: Her şey değişti ve geriye dönüp baktığımda benim için çok zorlayıcı bir geçiş olduğunu görüyorum. Bunda en büyük etken taşınmamızın pandemi sebebiyle hızlı bir şekilde tetiklenmiş olması. 2020 Ocak ayında bizim iki aileye de 4 gün arayla kız bebekler katıldı, ve sonra hepimizin bildiği gibi Mart ayı başında ortalık karışmaya başlamıştı. Biz de “İstanbul çok kaotik olacak küçücük bebeklerle endişe içinde yaşamaktansa şehirden uzaklaşalım” dedik ve sonrasında da evleri kapatmak için döndük diyebiliriz. Bunun haricinde benim en çarpıcı gözlemim kesintisiz bir şekilde doğadaki ince değişimleri gözlemleyebilmek oldu. Daha önce hep kısıtlı sürelerde doğaya gidip vakit geçirip geri döndüğümden düzenli bir gözlem şansım olmamıştı. İstanbul doğal canlılık potansiyeli çok yüksek bir şehir ama o kadar çok betonlaşmış ve müdahale edilmiş vaziyette ki yabani bitkileri vb. doğal süreçlerinde gözlemlemek neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Bizim bulunduğumuz bölgede ise doğal halinde kalmış çok alan var ve her ayın kır çiçekleri, böcekleri renkleri birbirinden farklı. Bu sürekli değişimi izlediğimde gerçekten hayran kalıyorum.
Erdem: Ben de her şey değişti diyebilirim, çünkü biz kızımız Nehir’in doğumundan biraz sonra taşındık ve bizim için hem bebekli hayat yeni hem de Köyceğiz yeni oldu. İstanbul’u çok özlüyoruz ama küçük bir bebekle böyle yavaş ve temiz bir yerde yaşamak büyük şans oldu bizim için. Bisiklet benim hayatıma tekrar girdi, bütün zaman ve mesafe kavramlarım değişti.
Nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?
Işınsu: Küresel çapta bir yeni sistem hayal ediyorum ama çok mu hayalperestim bilmiyorum. Şu anda birçok kişinin yalnızca daha fazla para kazanmak üzerine hayatını devam ettirmesi ve ekonominin yalnızca parasal büyüme üzerinden tanımlı olmasından çok rahatsızım.
Erdem: Ben lokalize birlikler hayal ediyorum, birbirleriyle ve dünyadaki her şey ile gerçekten bağ kuran insanlar. Nüfusları aşırıya kaçmayan, sürdürülebilir enerji ve ulaşım kaynaklarıyla bezenmiş yeni nesil köyler. Ve bolca onarıcı tarım uygulamaları.
Sizce geleceği değiştirmek için nereden başlamalı?
Işınsu: Bence bireysel dönüşüm ve kolektif dönüşüm el ele gidiyor bu sebeple kişisel olarak yapabileceğimiz en iyi şey kendi bireysel yolculuğumuza başlamak.
Erdem: Çocuklardan başlamalı. Onların kendileri olabilmeleri ve kendilerini yaşamaları dünyanın geleceği için en doğru yön olacaktır. Bir de okuduğum ve araştırdığım kadarıyla acilen onarıcı tarımı bütün tarım alanlarında uygulamalıyız.
Geleceğe dair umutlu musunuz?
Işınsu: Bazen umutlu hissediyorum bazen umutsuz.
Erdem: Benim de kafam karışık bu konuda. İletişim kurduğum istisnasız her insanda o ruhu görebiliyorum, ama kirletici unsurlar o kadar derinde ve kemikleşmiş durumda ki, enerjiyi yetişkinlerden ziyade genç nesile harcamak bu sebeple daha anlamlı geliyor bana. Bu kadar yoğun bir nüfus ve gelir eşitsizliğinin olduğu bir dünyada yaşamak bireylerin önceliklerini belirlemesine engel oluyor. Bu durum yakın bir zamanda pek de değişecek gibi görünmese de kızımın geleceği için son nefesime kadar umut dolu olup çabalayarak çıkış yolları arayacağım.
Size ilham veren kitaplar, filmler hangileri?
Işınsu: Son birkaç yıldır, çocuklarım doğduktan sonra kitap okuma alışkanlığımdan istemeden de olsa koptum. Bir dönem çocuk gelişim kitapları okudum sonra onlar sıktı sanırım. Ekoköy İthaca kitabından ve İna May’in doğum rehberi kitaplarından çok etkilenmiştim. Film olarak da son dönemde onarıcı tarımla ilgili iki belgeselden çok etkilendim: Kiss the Ground ve Biggest Little Farm.
Erdem: Ursula Le Guin çevirisiyle, Lao Tzu – Tao Te Ching