Geleceği düşünürken, aklımızda pek çok konu var. Bir tanesi de zanaat. Eskişehir’de atölyelerinde seramik yapan Aylin Önen ve Alp Ateş’le zanaatin ve elle üretimin değerini konuştuk. Plastikle mesafelenmeyi, eşyaların ömrünü uzatmayı, elle bir şey yaparken odaklanmayı ve elbette kusur ve kusursuzluk kavramlarını düşündük. Onlarla sohbetimiz bize hızlı tüketimin içinde dokunduğumuz, kullandığımız eşyalarla kurduğumuz bağı da anımsatıyor. Ruhun Doysun Gelecek serimize seramik sanatçıları Alp Ateş ve Aylin Önen’le devam ediyoruz.
Sizce geleceği değiştirmek için nereden başlamalı?
Geleceği değiştirmek fikirleri özgürce paylaşmaktan başlamalı bizce. Kaldı ki sosyal medya sayesinde çok hızlı bir şekilde fikir paylaşımı yapabildiğimiz bir çağdayız. Bilgi kirliliğinden çok şikâyet ediliyor fakat pozitif etkileri bize daha da güçlü gibi geliyor. Şöyle ki çoğu konuda çok hızlı bir bilinçlenme sağlandığını gözlemleyebiliyoruz. Kendimizde de çevremizde de… Ve tabi bilinçlenme sonrası toplumsal bir talep oluşuyor. Karar mercileri de arz etmek durumunda kalıyorlar er ya da geç. Dünya hep böyle değişti ve gelişti. Bu sistemler de ilerleyecek gibi görünüyor. Belki biz bu değişimleri daha hızlı göreceğiz.
Siz ruhunuzu nasıl doyuruyorsunuz?
Ruhumuzu çalışarak ve üreterek doyuruyoruz. Bunun yanında müzik ve doğa da buna dahil.
Geleceğe dair umutlu musunuz?
Bir taraftan çok korkmamıza rağmen geleceğe dair umutluyuz. Politik anlamdaki konular konuşulur tartışılır ve dünya daha özgürlükçü ve adaletli bir yere her dönem yavaş yavaş da olsa daha fazla yaklaşabilir. Ama bizi çoğu insan gibi en çok korkutan konu iklim krizi ve dünyanın artık bizi taşıyamaması sonucu oluşacak felaketler. Umuyoruz ki doğadaki diğer canlılar gibi insanoğlu da türünü devam ettirme içgüdüsü ile akılcı iklim politikaları geliştirip bu süreci atlatır ve daha iyi bir dünyaya felaketlerden ders alarak adım atar.
Sizi en çok mutlu eden yemek, malzeme hangisi?
Mevsimsel sebzelerle yapılmış tüm zeytinyağlılar. Çünkü zeytinyağı harika bir malzeme.
Bize seramik yolculuğunuzdan bahsedebilir misiniz? Ne tip ürünleriniz var? Ne tür malzemeler kullanıyorsunuz? Süreçlerinizden bahsedebilir misiniz?
Seramikle ilk tanışmam üniversitede güzel sanatlar fakültesinde oldu. Ancak asıl seramikle olan yolculuğum 4 yıl önce kendi atölyemi kurmamla başladı. Genellikle Japon minimalizminden etkileniyoruz. Çalışmalarımızda sadeliği ve dokuyu ön plana çıkartıyoruz.
Kullandığımız malzemeler yüksek kaliteye sahip stoneware ve porselen çamurlardır.
Öncelikle yapılacak olan çalışmanın eskizini yapıyoruz. Bu yapılacak üründe hangi çamurun ve sırın etkili görüneceğine karar veriyoruz. Daha sonra kullanılacak olan çamuru içinde hava kalmayacak şekilde yoğurup belirli gramajlara bölüyoruz. Çamuru çömlekçi çarkına alıp şekillendirme sürecine başlıyoruz. Şekillendirilen ürün rötuşlandıktan sonra 2 kez fırınlama yapılarak ürünü hazır hale getiriyoruz.
Seri üretim bizi seri tüketime de itiyor. Zanaat bizi gelecekte kanaat etmeye de teşvik edebilir mi? Sizce zanaatın bu anlamda değeri nasıl olabilir?
Zanaat üretimleri seri üretime karşın yavaş bir üretim şekline sahiptir. Tek tek elde işlenen ürünlerin hepsinin bir hikayesi ve kimliği vardır. Bu yüzden maddi ve manevi olarak değeri daha yüksektir. Bu sebeple ister istemez tüketici bu tarz ürünleri titizlikle ve özenle kullanıyor. Daha uzun vadede elinde kalmasına yönelik bir refleks geliştiriyor. Bu refleks de sahip olduğumuz ürünlerle aramızdaki ilişkide değer yargılarımızı tartmamıza sebep oluyor. Kullandığımız ürünlerle ilgili olarak değer algımız bu anlamda geliştikçe, tükettiğimiz şeyler de ürünün hikayesine, üretim şekline, kimin ne şartlarda ürettiğine, biricik olmasına göre değişiyor. Bu bilinç bize ıvır zıvırdan sıyrılmış, sahiden değerli olana yönelmemizi sağlıyor. Butiğe yönelim bizi az tüketmeye, daha kaliteli ve adil üretilmiş ürünlere yöneltiyor.
Elle yapılan ürünler fabrika çıkışlı ürünlere göre kusurlu olabiliyor ve bu onu biricik kılıyor. Dünyanın kusursuzluğu aradığı bir çağdayız. Bu kadar seri üretilen her şey özellikle de plastik atığa dönüşüyor. Seramik bu açıdan çevreye duyarlı da bir malzeme mi?
Kesinlikle! Seramik üretiminin aşamaları gereği, her yönüyle tamamen geri dönüştürülebilen bir malzeme. Tek tek elde üretilen ürünlerin birbirinin birebir aynısı olmaması bir sorundan ziyade onu biricik ve özel kılıyor.
Geri dönüştürmek için ne yapıyorsunuz?
Seramikte pişmemiş her ürün ıslatılarak tekrar kullanılabilir. Pişirim sonrasında yaşanılan hatalarda ise pişmiş ürün öğütülerek şamot denilen parçacıklar elde edilir. Ve bu parçacıklar çamura karıştırılarak çamurun direnci ve sağlamlığı daha da arttırılmış olur.
Seramik geçmişte hep var oldu, bugün de var ve gelecekte de olmaya devam edecek. Seramiğin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Kullanım alanları çeşitlenebilir mi?
Dünya varoldukça seramik de varolmaya devam edecek. Günümüzde de seramik birçok alanda zaten kullanılmakta. Dünya günümüzde plastikten vazgeçmeye çalışıyor ve gelecekte seramik plastiğe iyi bir alternatif olduğu için kullanımı daha da yaygınlaşacağa benziyor.
İnsanın doğayla kopmuş bağını seramikle, toprakla, kille kurması mümkün mü, nasıl? Seramikle bunu yapmak insana ne katabilir?
İnsanoğlu doğa ile bağını birçok malzeme ve yöntemle kurabilir. Seramikte bu yollardan birisi diyebiliriz. Seramikle ilgilenen biri, üretim sürecine girdiği zaman doğal bir malzeme olan çamurun dinamikleri ile bağ kurmayı ve onunla hareket etmeyi öğrenmeye başlar. Üretim sürecinin yavaş olması, malzemenin doğasına yönelik olarak zaman yönetimini organize etmesi, malzemeyi israf etmemek için oluşturulan geri dönüştürme tekniklerini öğrenmesi aslında birçok şeyi sorgulamasına olanak sağlar. Bu sorgulamalarda kişi, doğal kaynakların değerini, zamanın değerini, emeğin değerini kavrar. Bu doğayla birlikte uyumlu yaşayabilmemize dair bir bilinç oluşturur. Önümüze gelen herhangi bir ürünün (bu bir gereç veya gıda olabilir) üretilirken ne kadar enerji, atığa sebep olduğunu düşünerek tüketmemizi sağlar.
Yaptığınız işler uzun bir sürecin sonunda ortaya çıkıyor. Seramik yapmanın zorlukları ve tatmin edici anları neler?
Seramik üretimi uzun ve titiz bir süreçtir. Sürekli olarak üreten bir insanın seramikle birlikte akışta olması gerekiyor. Üretimi, kuruma süreci, olası aksiliklere karşı olarak akabinde gelişen pratik çözümler… bunların hepsi aslında seramikle birlikte yaşamanı gerektiren süreçler. Atölye işi olduğu için zorlayıcı noktası vücut yorgunluğu; ama bu aynı zamanda güçlendiren ve dinç tutan bir etken. Önemli olan bunların hepsini dengede tutabilmek. O zaman bu zorlayıcı etkenler sorun olmaktan çıkabiliyor. Üretim şeklinin oldukça meditatif ve besleyici olması, çalışırken tamamen anda olman ve tüm iplerin sadece sende olması çok tatmin edici. Öyle olunca ürün zaten istediğin gibi sonuç veriyor.
Nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?
Eşitlikçi, değer algıları evrensel ve mantıklı bir çerçevede oluşmuş, sadece ilerleme hırsı ile dönüşen değil de birlikte yaşadığı doğa ile varolmayı ve gelişmeyi öğrenmiş bir dünyayı gelecek olarak hayal ediyoruz.